LATERJİK UYKU DURUMU
Kasların tam olarak gevşeyip durmasıyla yaşanan Letarji uykuya benzer derin bir uyuşukluk hali olup, patolojik yani normal dışı seyir gösteren ve incelenmesi gereken uykudur. Adı tam olarak Letarjik Uyku olan durum, Yunanca Lethe (bilinçsizlik, unutkanlık) ve Argia (hareketsizlik, sonradan argos olur) kelimelerinin birleşiminden türemiştir. “Lethargie” olarak dile geçip “Letarji” diye Türkçeleşen kelime, “uyuşukluk” anlamına gelmektedir.
Letarjik Uyku günlerce bazen de yıllarca sürerken genelde kişinin yaşadığı şok, stres, zehirlenme, bayılma gibi durumlarda görülmektedir. Kişi uykuya dalıp 20 yıl uyanmayabilirken bu uyuşukluk durumu yaşlanma mekanizmasını da zayıflatmaktadır. Uyanıldığında yaşama kalınan yerden devam edilirken, 20 yıllık laterjik uykudan uyanınca -yaklaşık- 3 yıl sonra biyolojik yaşa gelinebilmektedir (yani yaşlanma vardır -sonradan-). Laterjik uykuda etrafta olan ve bitenin zaman zaman duyulabildiği bilinirken, koma ya da bitkisel yaşamla da karıştırıldığı da görülmektedir. Fakat letarjide şuur tam olarak kaybolmamakla birlikte, derinlik ve dış dünyaya karşı tepkisiz bir durum vardır. Bu durum uyuşukluk haliyle tanımlanırken bir çeşit beyin dokusu iltihabına da bağlanmıştır. Çünkü I. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da virüs yoluyla yayılan ensefalit binlerce insanı etkilemiş ve kısa süreli laterjik uykuya sebep olmuştur. İngiltere’de en küçük kalp atışını duyabilecek bir cihaz geliştirilmiş ve bir kadın böylelikle yaşama dönmüştür. Laterjik uykunun bilimsel olarak açıklanamayan noktaları da bulunurken uyanınca normal yaşama dönmek, yaşlanmamak, her şeyi hatırlamak, beyin fonskiyonlarının bozulmaması en sık sorulan sorulardandır.
Letarjik Uyku’nun en kötü yanı ise kişinin öldü sanılıp canlı olarak gömülmesidir. 1800’lü yıllarda bu durum çok fazla yaşandığından ölülerin uyanması ihtimaline karşı birkaç gün bekletileceği yönünde kanunlar çıkarılmıştır. Bununla birlikte Almanya’da waiting mortuary diye bilinen bir kavramla, ölüler cam bir tabuta konup ucunda zil olan iplerle bağlanmıştır. Bu durum kişinin hayatta olup olmadığını belli bir süre içinde anlamayı kolaylaştırırken, morg kavramına benzemektedir. Letarjik Uyku’yu bir kez yaşadığı bilinen Rus yazar Nikolay Vasilyeviç Gogol’un bu durum sonrası diri diri gömülme korkusu oluşmuş ve bu fobi “tafefobi” olarak literatüre girmiştir. Gogol üç cilt olarak tasarladığı Ölü Canlar’ın ikinci cildine ait el yazmalarını bir buhran sonucu yakmış ve sonrasında acılar içinde yatağa düşmüştür. 9 gün sonra ölmüş olan Gogol gömülmüş, fakat Moskova yeniden yapılandırılırken mezarının yeri değiştirilmek zorunda kalmıştır. Mezarı açtıklarında Gogol’un yüzüstü yattığı görülmüş (kimi kaynaklarda kafası yana çevrilmiş diye geçiyor) ve canlı olarak gömüldüğü iddia edilmiştir. Laterjik uyku geçirdiği sırada gömüldüğü iddia edilen Gogol’un durumu hiçbir zaman netliğe kavuşmamışken, gerek fobisi gerekse geçmişte geçirdiği laterjiden dolayı ölmediğinin sevenlerinin inandığı bir efsane olduğu da tartışılmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder