Manet'in Olympia'sı
Olympia, Fransız ressam Édouard Manet'nin 1863 yılında tamamladığı tablosudur. Gerçekçilik akımının bir örneği olan eser, şu anda Paris'teki Orsay Müzesinde sergilenmektedir.
Tablo, ilk kez 1865 yılında Paris Salonu'nda, sanatçının bir diğer çalışması olan Askerler Tarafından Hor Görülen İsa ile birlikte sergilendiğinde büyük bir skandala sebep oldu. Eserde, hayat kadını olduğu izlenimi uyandıran çıplak beyaz bir kadın, üzerinde yastıklar olan bir yatağa uzanmış halde betimlenmişti. Kadına elinde bir buket çiçek tutan siyahi bir hizmetçi ve kara bir kedi eşlik ediyordu. Manet, klasik tabloların aksine hiçbir gönderme içermeyen gerçek bir çıplak çizmişti. Dönemin izleyicileri ve eleştirmenleri, bir tanrıça yerine hayat kadınının konu edildiği, keskin ana hatlara ve tezat içeren sert renklere sahip resimle karşılaşınca çok şaşırdılar. Olympia'nın izleyenlere utanmazca bakması, ışığın kadının soluk tenini okşaması ve üzerinde yattığı saten çarşaflardan yansıması ilgi çekti. O seneki Paris Salonu hakkında yazılan 85 makalenin 72'si, genç kızların ve hamile kadınların uzak durmaları konusunda uyarıldıkları Olympia hakkındaydı. Salon yönetimi, sergi devam ederken, Manet'nin her iki tablosunu başka bir odaya taşımak ve saldırı ihtimaline karşı koruma altında tutmak zorunda kaldı.
Gelen eleştirilere karşı Charles Baudelaire, Émile Zola, Claude Monet gibi isimlerin savunduğu tablodaki çıplak, Manet'nin favori modeli Victorine Meurent idi. 16. ve 17. yüzyıllarda Yunan ve Roma heykellerinin keşfiyle çıplak kadın tabloları popüler olmuştu. Manet de Olympia'nın kompozisyonunda bu dönemin önemli örneklerinden biri olan Titian'ın Urbino Venüsü'nden etkilendi. Ayrıca, Giorgione'nin Uyuyan Venüs'ü ve Francisco Goya'nın Çıplak Maya'sı ressamın diğer esin kaynaklarıydı. Bu tarihi göndermelere rağmen Manet'nin kadınında bir başkaldırı vardır ve ressam geleneksel eserlerdeki ideal kadın imgesini bozmuştur.
Pablo Picasso, Ernst Ludwig Kirchner, Paul Gauguin, Paul Cézanne, Larry Rivers, Jean Dubuffet, Jean-Michel Basquiat gibi ressamları etkileyen ve onlara esin kaynağı olan Olympia'nın, sanat tarihinin ilk avangart çıplağı olduğu düşünülür. Ayrıca eser, Manet'nin diğer iki tablosu Kırda Öğle Yemeği (1863) ve Folies-Bergère'de Bir Bar (1881) ile birlikte modernizmin simgesi kabul edilir.
Kırda Öğle Yemeği (1863) |
1860'lara gelindiğinde Manet'nin ilgi alanı eski ustaların başyapıtlarıydı. Ressamın çocukluk arkadaşı ve daha sonra biyografisini yazacak olan Antonin Proust'un 1890 yılında anlattıklarına göre, ikili bir pazar günü Argenteuil'e giderek Seine Nehri'nin kenarına oturup beyaz filikaları izlemişlerdi. O gün Manet, Proust'a "Öyle görünüyor ki bir çıplak çizmeliyim. Evet, mutlaka bir tane yapacağım." dedi. Ardından önce Kırda Öğle Yemeği'ni, daha sonra ise Olympia'yı yaptı. İlk tablonun düzenlemesi Floransa'dan gelip Venedik'e doğru giderken ikincininki Venedik'ten gelip Floransa'ya doğru gidiyordu.
Ressamın İspanya seyahatinden hemen önce tamamladığı bu tabloda da tıpkı Kırda Öğle Yemeği'nde olduğu gibi figür ve natürmort yan yanaydı. On dokuzuncu yüzyıl Paris'inde burjuvazinin yükselişi ile cinsel bir devrim yaşanıyordu. Manet, çıplak bir Venüs'ün ideal fantezisi yerine çağdaş bir fahişenin tüketilebilir bedenini çizerek modern bir gerçekçilik anlayışı sergiledi. Modelin bakışları, pozu, güzelliği ve vücudu şüphe götürmeyecek kadar gerçekçidir. 1865 Paris Salonu'nda sergilenen tablo büyük bir skandala sebep oldu. Nemflerin, satirlerin ya da egzotik odalıkların betimlendiği tablolar ahlakla ilgili hiçbir soruyu akla getirmezken Olympia'nın çıplaklığını cesurca kabul edişi izleyicileri utandırmıştı. Bu skandalın ardından Manet, avangartın lideri oldu.
Olympia'daki çıplak, Manet'nin favori modeli Victorine Meurent idi. Ressam, bu tabloda Meurent'i sıska bir şekilde betimlemişti. Baudelaire bu konuyla ilgili şöyle dedi: "Onu büyüleyici yapan açık saçıklığındaki inceliktir. İncelik şişmanlığa nazaran daha sade olmasına rağmen daha edepsiz." 1860'larda Paris'teki hayat kadınlarının kendilerine imparatorun metresi Marguerite Bellanger'ı örnek aldığı bilinmekteydi ve Bellanger ortalama ölçülerin çok altında incelikte bir kadındı.
Olympia için hazırlık çizimi |
Olympia eskizi |
Resmin merkezinde, yatakta uzanmış çıplak beyaz bir kadın vardır. Şık beyaz çarşafların
üzerinde çiçek desenleriyle süslenmiş ve altın rengi püskülleri olan bir yatak örtüsü görünür. Çarşafın bir kısmı şiltenin görüneceği şekilde yukarı kalkmıştır. Yastıklar buruşmuştur. Modelin arka tarafında kâğıt kaplanmış bir duvar ya da bir bölme vardır ve bu bölümde kahverengi fon üzerinde çiçekler dikkat çeker. Yeşil bir perde ise asılı şekilde durmaktadır.
Modelin saçında kırmızı bir çiçek takılıdır. Bir madalyonun sarktığı kalın altın bir bileziği, şık küpeleri ve boynunda siyah kurdelesi vardır. Bazı yazarlar saçındaki çiçeğin bir orkide türü olduğunu söyler, fakat bu çiçek aslında amberdir. Normalde kızıl saçlı olan model Victorine Meurent'nin saç rengi resimde kahverengi olarak betimlenmiştir. Kadının saten, mavi ve altın rengi, orta yükseklikte topuklu terliklerinden biri ayağında, diğeri ise yatağın üstündedir. Terliklerin önü kapalıdır ve terliksiz ayağındaki tırnaklar diğer ayağındaki terlik tarafından kapatıldığından görünmemektedir. Kadın, elleriyle cinsel organını kapatmıştır.
Pembeye yakın beyaz renkte kıyafet giymiş siyahi hizmetçi, elinde bir buket çiçekle kadının arkasında durmaktadır. Buketteki çiçeklerin renkleri mavi, kırmızı ve beyazdır. Siyahi kadının kulağındaki küpe, modelin saçına takılı çiçek ve buketteki çiçek aynı renktedir. Hizmetçi, beyaz kadına bakmaktadır. Kara bir kedi modelin ayaklarının ucunda gerinerek durmaktadır. Hem kedi hem de model izleyiciye bakmaktadır.
Manet, tablosundaki kadına tanrıça veya orman perisi gibi kimlikler yüklemeyerek resim sanatının geleneksel yapısına karşı gelmişti.Eserde, ticaretin önemli olduğu bir dünyada modern bir sokak kadını betimlenmişti. Hiçbir mitolojik gönderme içermeyen bu kadın, gerçek, doğal ve çıplaklığının farkında görünüyordu. Kadının bakışlarında meydan okuma vardı ve "Sunduğum kadarını (vücudumu) satın alabilirsiniz, fakat sadece ben vermeyi kabul edersem, çünkü kendimin tek sahibi benim" der gibiydi. Yatağın görüntüsündeki zenginlik, iyi giyimli uşak ve abartılı buket, kadının toplumdaki yeri hakkında ipucu veriyordu.
Olympia, sokaklarda fahişelik yapmıyordu, mekân kendisine aitti ve hizmetçi ile kedi onu tanıyordu. Hem aksesuarlar hem de hizmetçi geneleve değil, gösterişli bir burjuva evine ait gibidir. On dokuzuncu yüzyılda Paris'te zina yapılan evler, dışarıdan saygın görünmesi ve müşteri ile kadın bu evi paylaşıyormuş hissi vermesi için burjuva evleri gibi döşenirdi ve bu ev de onlardan biri olabilirdi. Olympia'nın odası burjuvazi zevkliliği ile genelevin adı çıkmışlığının arasına sıkışmış gibiydi.
Model gözlerini tablonun dışına dikerek izleyicilere izlendiğinin farkında olduğunu söylermişcesine uzanır. Çıplağın, tüm dikkatini kendisine yöneltmiş olan hizmetçiye değil de seyirciye bakıyor olması, tablonun bir hikâyesi olduğunun kanıtı gibidir. Kedinin de dışarıya bakması ve hizmetçinin bir çiçek buketi getirmiş olması, izleyiciyi müşteri pozisyonuna düşürür. Hizmetçi "Bu çiçekler yeni geldi. Bunları nereye koyayım?" diyormuş gibi bakar. Çiçeği kendisinin göndermediğini bilmekte olan izleyicide, ortamda bir başka izleyici daha olduğu duygusu uyanır. Bu diğer kişi bir sevgili, müşteri ya da hayran olabilir. Bu durumda bu randevunun asla söylenemeyeceği birileri vardır: bir eş, nişanlı, anne ya da büyük anne gibi.
Olympia'nın ressamın en "Baudelairevari" eseri olduğu ve Kötülük Çiçekleri'ndeki şiirleri anımsattığı kabul edilir. Walter Benjamin'in de belirttiği gibi kadının bakışındaki ifade Baudelaire'in mısralarını hatırlatır:
"Bize bakan gözler ayna gibi bir boşluk içerir ve uzaktırlar. Kesinlikle bu yüzden bu gözler mesafe haricinde hiçbir şey bilmez. Bu gözler canlandığında vahşi bir hayvan gibi avlanacaktır."
Baudelaire, modern üst sınıf hayat kadınlarının sadece kutsal varlıklar olarak çizilmemeleri gerektiğini, maddesel olarak da gösterilmelerinin daha doğru olduğunu söylemişti. Şair, bu açıdan fahişeler ve ressamların yakın olduğunu düşünüyordu. Ressamın vizyonu, dışarıdaki gerçeği anlatabilmesi, bir karakteri ifade edebilmesiydi. Olympia'nın elleri dikkati cinselliğine çeker ama yine de onu kapatmıştır. Ressam da hem gerçeği üretir, hem de onu izleyiciden uzaklaştırır. Bu sebeplerden Olympia Manet'nin alter egosu kabul edilir. Manet'nin tabloya "Manette" olarak seslenmesinin nedeni kızın içinde kendi kişiliğini görmesidir. Olympia'nın taktığı bileziğin ressamın annesine ait olması ve ressamın sakalından bir buklenin de tablo da çizilmesi bu iddiaları güçlendirmektedir.
Siyahi kadın da Baudelaire'in şiirlerindeki hayali, egzotik duyarlılığı temsil ediyordu. On dokuzuncu yüzyılın kültürel klişelerinden biri, siyah kadınların beyaz kadınlara göre daha sekse düşkün olduğuydu.Tabloda da iki figür birbirinin izdüşümü gibi görünmektedir ve siyah kadının vücudu ön plandaki beyaz kadının varlığını vurgular. Her ikisi de benzer aşağı sosyal statüye sahip bu kadınların, erkek fantezisine hitap etmek için çizildiği de iddia edilir.
Baudelaire, çok etkilendiği Edgar Allan Poe'nun Kara Kedi isimli hikâyesini Fransızca'ya 1857 yılında çevirmişti. Manet'nin okuma alışkanlıkları hakkında çok az bilgi olsa da, ressamın arkadaşının bu çevirisini okuduğu düşünülür.Bu yüzden de bu öyküde ima edildiği gibi kendi kedisini "kılık değiştirmiş bir büyücü" olarak çizmiş olabilirdi.
Dönemin en popüler teması kır/köy resimleriydi.Yeterli geliri olmayan, alt sınıf halkı çiziyor olmak ister istemez kapitalizme dokundurmayı gerektiriyordu. Hayat kadınlığı da burjuva toplumu için hassas bir konuydu. Hem cinselliği hem de paranın önemini içerdiğinden, "kapitalizmin doğasındaki menfaatle ilgili tedirgin edici bir duyguyu" kışkırtıyordu. Kır resimleri nasıl alt sınıfın burjuva olma özlemini dile getiriyorsa, Olympia da para özlemini ve sınıf ayrımının yarattığı gerginliği canlandırıyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder